Türkler ve Tatarlar Arasında: Schiltberger'in Gözünden
- Hande Civelek
- 4 Eyl
- 3 dakikada okunur

Ben Johanne S. Schiltberger, Bavyera’da doğduğum şehir olan Münih’ten, Macar Kralı Sigismund Müslümanlara karşı sefer açtığında, maiyetimde bulunduğum derebeyi Leinhardt Richartinger ile birlikte çıktım. Bu olay İsa’nın doğumundan sonra 1394 yılında oldu ve ancak 1427 yılında Müslüman ülkelerinden geri döndüm.
Bu kitabı okumak oldukça ilgi çekiciydi. Kitap, İletişim Yayınları tarafından 1997’de yayımlanmış. Öncelikle kapağını çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Çevirisi Turgut Akpınar tarafından yapılmış, ancak kitabın Almanca orijinalinden mi yoksa İngilizce baskıdan mı çevrildiğini bulamadım. Çok büyük olasılıkla İngilizceden çevrilmiş olmalı.
Kitabın ilk sayfalarında Turgut Akpınar ve Robert Anhegger’in kısa gözlemleri ve tarihi bilgileriyle karşılaşıyoruz. Kitapların başlarında, eseri daha iyi anlayacak yazıların olmasına bayılıyorum. Zaten bir yorum veya ek bilgi verilecekse, burası doğru yerdir. Şimdi buna neden değindiğimi söyleyeceğim. Kitabı okudukça bazı bölümlerde sanki Schiltberger’i değil de, onu okuyup yorumlamış birkaç insanın yazdıklarını okuyormuşum gibi hissettim. Böyle bir eseri çevirmek için konuya hakim olmak elbette çok önemli, ama çeviriyi yaparken öne çıkıp kendisini göstermemeli. Ben bu kitabı okurken tam olarak çevirisini ve Schiltberger’in hislerini deneyimlemek istiyorum. Okurken bir anda söyledikleriyle ilgili bir yorum gelmesi maalesef büyüyü bozuyor.
Bu haykırışım bu kitabın kendisi için özel değil bu arada, kitabın İngilizcesinde de aynı yorumlar var. Yani dediğim gibi, büyük ihtimalle bu kitap İngilizceden çevrilmiş. Turgut Akpınar Beyfendi de aynı şekilde tercüme etmiş. İngilizce hali de oldukça eski, bu yüzden 'bu haykırış niye?' diye sorabilirsiniz. Sadece genel bir bilgilendirme diyelim.

Kitabın orijinali Johann Schiltberger’in Reisebuch adlı eseri. Almanca’da 'Reise' seyahat, 'Buch' ise kitap anlamına gelir. Johann Schiltberger 1380 yılında Bavyera’nın Lohhof şehrinde doğmuş bir Alman soylusudur. 'Soylu' dediğimize bakmayın; kendisi okuma yazma konusunda pek yetkin değilmiş. Günümüze kalanlar, onun acemice yazdığı notlar ve karalamaların sonradan düzenlenmiş hâli. Bazı olayların ayrıntılarına girse de genelde yüzeysel ve geçer bilgiler veriyor kendisi. Schiltberger gezilerini, ya da daha doğrusu bir asker ve köle olarak yaşadığı deneyimleri, daha şehrine döndükten sonra kaleme almaya başlamış. Verdiği tarihlerin günümüzdeki bilgilerle tam uyuşmamasının nedenlerinden biride bu. Bazı olayların tarihlerini ve sürelerini kendi hafızasına göre tahmin etmiş.
Schiltberger Aynı zamanda tarihin ilk batılı “Türkolog”larından biri olarak da kabul ediliyor. Bunun üstüne kitap aynı zamanda coğrafya alanında Almanca yazılmış ilk eserlerden biri.

Kitaptaki cizimler kendisinin degil malesef. Kitapta gördüğünüz illüstrasyonlar, modern baskılara sonradan eklenmiş görseller. Bu çizimler, 16. yüzyılda yapılan baskılarda, metni daha anlaşılır kılmak veya okurun ilgisini çekmek amacıyla eklenmiş. Şimdi Schiltberger'in yaşadıklarının özetini geçelim.
Schiltberger, Macaristan Kralı Sigismund’un Türklere yaptığı Haçlı Seferi (Niğbolu Savaşı) sırasında esir düşer ve Yıldırım Bayezid’in ellerine geçer. Köle olarak çeşitli görevlerde bulunurken Anadolu ve Mısır’ı görme fırsatı bulur. 20 Temmuz 1402’de Ankara’da Osmanlının yenilgisinden sonra, Türk-Moğol hanı Timur’un eline geçer. Şanslı bir insan olmalı ki, bu kadar lider değişikliği ve zor koşullara rağmen yaşamını sürdürebilir. Bu sayede Semerkand’ı tanır ve Ermenistan, Gürcistan, Sibirya, Orta Volga bölgesi ve Güneydoğu Rusya’yı görür. Ortak bir ifadeyle ikinci bir Marco Polo olur.

Pes etmeyen kişiliği onu sürekli kaçmaya ve kurtulmaya yöneltir. İlk kaçma denemeleri birkaç kez başarısız olsa da, affedilir ve yeniden fırsat kollamaya devam eder. Sonunda yarı esaretten kurtulmayı başarır ve 1427’de İstanbul üzerinden Doğu-Orta Avrupa yolunu izleyerek Bavyera’ya döner.
Tanrının yardımıyla sonunda evime ve dinime kavuştum. Herşeye kaadir Tanrıya ve bu konuda bana yardımcı olan herkese müteşekkirim. Artık Müslümanlardan ve onların kötü inançlarından kaçamayacağıma ve bu sebeple de Hıristiyan cemaatine bir daha asla dönemeyeceğime ve ondan ebediyyen ayrı kalacağıma inanmıştım.
Benim ilgimi en çok çeken kısmı, kaçma çabaları oldu. Kendi ve arkadaşlarıyla küçük bir kayıkla şehirlerine nasıl gittiklerini anlatması, azmini doğrudan gösteriyor. Özellikle Hristiyan olduğunu kanıtlaması için Pater Noster duasını (Babamız Duası / Göklerdeki Babamız Duası) söylemesinin istenmesi çok dikkat çekici. 30 yılı aşkın bir süre boyunca bunu hâlâ hatırlayabilmesi (üstüne bir de büyük olasılıkla okuma yazma bilmeden) ve dinine sadık kalarak kendi ülkesine dönebilmesi gerçekten masalsı bir hikaye.
Bu aynı zamanda bir Alman Katolik olarak dinine bağlılığını da gösteriyor. Çünkü yaklaşık 30 yıl boyunca, sadece gösteri amaçlı bile olsa Müslümanlığa geçip daha iyi şartlara sahip olabilirdi; ama asla yönelmemiş ve farklı dini gruplar arasında kendi inancını korumuş. Bu gerçekten ilgi çekici.
Bu kitabı okuyacaksanız ve İngilizce biliyorsanız, İngilizce eski halini okumanızı öneririm. İngilizce versiyonunda, o zamanki insanların sonlarına yazdığı notları da görebilirsiniz. Bu notların o dönemin bilgileriyle olduğu akılda tutulmalı.
Benim bu yorumu yaptığım Türkçe versiyonu ise daha basit ve modern bir anlatımla sunulmuş. Kitap okunması eğlenceli ve ilgi çekici bir eser. Bu konulara yeni başlayanlar için, bu kitap, o dönemin olaylarını anlamayı kolaylaştıracaktır. Kitabın hem İngilizcesi hem de Türkçe hâli internet arşivlerinde bedavaya mevcut; linkini aşağıya koyuyorum. Ben yine de alabiliyorsanız kitabı almanızı ve destek olmanızı öneririm.
Kitabın İngilizce eski versiyonu:
Bu kitabın kendisine ulaşmak için ise: https://archive.org/embed/JohannesSchiltbergerTrklerVeTatarlarArasnda13941427"



Yorumlar